1 Ekim 1992 de, planlamasında “gerçek atışın bulunmadığı” ”NATO Ege Kararlılık Gösterisi-92” Tatbikatında, Türk Muavenet Fırkateyni, dinlenme anında yani herkes uykudayken tam gece yarısı, ABD Uçak gemisi Saratoga tarafıdan atılan 2 Sea Sparrow Füzesi ile vurulmuştur.
Birer saniye arayla atılan 2 füzenin biri komutanın bulunduğu kaptan köşkünü, diğeri kurmay ekibin bulunduğu savaş harekat merkezini vurmuştur. Saldırıda, Türk silahlı kuvvetlerinin 5 subayı şehit olmuş, 18 askeri de ağır olarak yaralanmıştır.
Gemi patlama ile ağır bir darbe almıştır. Şarapnel parçaları her yana saçılmış ve birçok kişiyi yaralamıştır. Çıkan yangın nedeni ile gemi havaya uçma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Gemiyi terk etmek yerine canla başla uğraşan gemi müretebatının gayreti ile bir facianın eşiğinden dönülmüştür. Alevler kontrol altına alınmış, gemideki patlayıcı nitelikteki müimmat denize atılmıştır ve daha fazla insanın hayatının kaybetmesi engellenmiştir.
Bu nasıl bir “kazadır”?
Bu olayın ardından Amerikalı yetkililer, olayın bir kaza olduğunu, insan hatası nedeniyle “istenmeden” gerçekleştiğini ifade etmişlerdir. Olayda bir kolunu ve bir bacağını yitiren Üsteğmen İlter Özdil, ciğerlerinde hala füze parçası taşıyan Teğmen Uluç Kılıç ve diğer personel ise, olayın asla “kaza olmadığını” ifade etmişlerdir.
Yapılan basit bir araştırma sonucunda ortaya çıkan gerçekler de bu olayın kaza olma olasılığını ortadan kaldırmaktadır. Ateşleme sistemi ile ilgili bilgiler şu şekildedir. Sea Sparrow Füzeleri öyle omuzdan atılan bir tanksavar roketi değildir. Bu başlı başına bir sistem, bir kaç personelin, geminin radar ve bilgisayar sistemlerinin kombine olarak atışa karar vereceği bir silah sistemi olduğu yönündedir. Bu bilgiler ışığında ABD’ li yetkililerin yaptığı açıklmanın dalga geçer gibi olduğu gözden kaçmamaktadır.
Amaç ne idi?
Saratoga’dan ard arda atılan iki füzenin hedefi kaptan köşkü ile savaş harekât merkezidir. Yani gemi komutanı Yarbay Kudret Güngör’ün bulunduğu Köprü Üstü’dür. Füzeler tam isabetle Türk Muavenet gemisini vurmuştur. Geminin can damarını kesmişlerdir. Gemi komutanı olay yerinde ölmüştür.
O dönemde gemide asker olan Radar Onbaşı Mehmet Şah Burak olaydan birkaç dakika öncesi ile ilgili çarpıcı açıklamalar yapıyor. Saat 23:20 civarında vardiyeyi uyandırmak üzere saate baktığını ifade ediyor. Vardiyeyi uyandırdıktan sonra köprü üstüne gittğini ve gemi komutanını hararetle, ingilizce olarak bir telefon görüşmesi yaparken gördüğünü söylüyor. Bu görüşmenin ardından henüz birkaç dakika geçmeden füzelerin gemiye çarptığını ifade ediyor.
Savaş nedeni sayılabilecek ve birçok askerin hayatına mal olan bir saldırıyı, kaza olarak nitelendiren ABD’li yetkililerin kirli ve ufak hesapları, diğer örneklerinde olduğu gibi ap açık ortadadır. Örneğin; Kürt devletine karşı başkaldıran değerli Komutan Eşref Bitlis’in uçağının “kazara” düşmesi, Fish kapısının “kazara” bombalanması, (Türkiye, Suriye ile daha da yakınlaşmak amacıyla 2. bir sınır kapısı açmayı planlıyordu. Bu kapı, Habur’un güneybatısında kalan Talafar Bölgesi’ndeki Fish beldesinde olacaktı. Ama “buluşma” gerçekleşemedi. ABD ve İngiliz uçakları 20 Haziran 2001 tarihinde yani 1 ay önce Fish kapısını bombaladılar. İncirlik’ten kalkan uçaklar Türkiye’nin açmayı planladığı bir sınır kapısını bombaladılar ve gittiler.), Kerkük yumurtalık boru hattınını “kazara” bombalanması, Muavenet gemisinin “kazara” bombalanması. General Bahtiyar Aydın Paşa’nın vurulması…
Hepsin deki amaç şudur; ABD’ nin Orta Doğu daki politikalarını uygulamasında, Türkiye’nin kendisinin önünde bir engel olmaktan çıkıp, bir işbirlikçi olması yönünde mesaj vermektir. Türkiye Cumhuriyeti’ne uyguladığı mali ambargolarına ek olarak ap açık silah ve bomba kullanarak gözdağı vermektedir.
Şimdi günümüze gelelim Türkiye zorla bir şavasın içine çekilmeye çalışılıyor, anlamsız bombalar patlıyor, sınırlarımıza ateş açılıyor, polisler evinde öldürülüyor… Tüm bunların birer seneryo olduğu okadar açık ki! Ard arda planlanmış terör süsü verilmiş iç ve dış aktörlü bu planları biz Türkiye Cumhuriyeti olarak çok yaşadık. Ülkede kaos, istikrarsızlık, terör, kriz havası yaratılıp siyasi sürece yön verme gayreti içinde olanlar ellerini kana bulamaktan çekinmiyorlar. Kirli ve kanlı hesaplarla konumlarını garanti almaya çalışan vatan hainleri, işbirlikçi yabancı dostları ile Türkiye’yi şavaşa sürüklemektedirler.
Tarih boyunca faydasından çok zararını gördüğümüz sözde müttefikimiz Amerika, siyasi kuklaları ile siyasetimize yön vermeye çalışarak ülkemizi bir kez daha karanlık bir döneme doğru sürüklemeye çalışmaktadır.
1.067 Okuma
Son Yorumlar