Anne olunca anlarsın derlerdi hep Annenin kıymetini. Ben zaten biliyordum ki annemin kıymetini, onun değerini yanımda olmasının verdiği o müthiş güveni, sıcaklığı… O benim, en iyi arkadaşım, sırdaşım,hastabakıcım, aşçım, öğretmenin, doktorum, ışığım… zaman zaman en çok kızdığım, sinirlendiğim, atarlandığımmm 😄 Eleştirdikçe ona benzediğim… !!!
Canım kızım Ada Deniz doğana kadar Annemi hep kendi açımdan görüyordum; bir evlat, bir çocuk, hatta bir bebek olarak. Gerçekten öyle, zaman zaman altı aylık bir bebekten farksız olur annemizden beklentilerimiz. İsteriz ki o hep bizi pışpışlasın, sevsin sarsın öpsün okşasın. Herkesten herşeyden sakınsın. Biz ne hata yaparsak yapalım o bizi hep sevsin, anlasın, dinlesin. Hiç bilmezdim biz bunları isterken, hep bir beklenti içinde olurken o ne hisseder, ne düşünür ne yapar diye?
Kızımın doğduğu gün anlayabilmiştim annemin hislerini.İnsan içinin titreyerek baktığı, herşeyden sakındığı evladını kucağına aldığı an anlıyor artık hiçbirşeyin eskisi gibi olamayacağını. İnsan o gün büyüyor iste… O gün anlıyor annesinin kıymetini…
Evlat olarak bilmeyiz isteklerimizin, hırçınlıklarımızın, hastalıklarımızın, göz yaşlarımızın annelerimizde bıraktığı izleri.Bencilizdir, hep biz isteriz, biz yaparız, biz karar veririz. En doğruyuzdur biz, ne olacak canımcıyızdır, geç gelendir, haber vermeyen, meraklandıran. Bu vurdum duymazlık içinde büyürken karşımızdakinin ne hissettiğini hiç umursamayız. Annemizin görevidir bizi mutlu etmek çünkü!!!
Ne zormuş anne olmak oysa… Kızım üç günlükken gözlerinin çapaklanmasından dolayı saatlerce ağlamıştım, yeni doğan sarılığı nedeni ile bir gece hastanede kalması gerektiğini bana söylediklerinden, ertesi gün hastaneden Ada Deniz’i çıkardığımız ana kadar deliksiz ağladım. Yemedikçe, gaz sancıları nedeni ile acı çektiğini düşündüğüm her anında, aşı günlerinde o iğneyi benin yüreğime sapladıklarında, ateşlenip yaşlı gözlerle gözümün içine bakıp çaresizce benden medet umduğunda anladım annemin kıymetini. Yürümeye çalışırken düştüğünde içimin kalktığı an, dolapları karıştırırken parmağını sıkıştırdığında burnumun ucunun titrediği an anladım onun ne hissettiğini…Ne çok duyguyu bir arada yaşadığını, ne çok üzüldüğünü, yıprandığını, ne kadar güçlü olduğunu.
Yüreğini yakıp yıkmak demekmiş anne olmak, soğuk kanlı olup doğru zamanda doğru kararı vermekmiş, tüm öncelikleri bir kenara koymak, fedakar olmak demekmiş. Kendin için değil evladın için yaşamak demekmiş. Gözü kara olmak, savaşçı olmak demekmiş. Yıkılmayan olmak demekmiş, sapa sağlam durmakmış. Bir gülüşe herşeyi feda etmek demekmiş…
Canım annem başta olmak üzere, tüm annelerimizin gül kokulu ellerinden şükranla öpüyorum. Yılda bir kere değil, bir yılda hergün annelerimizin değerini bilmek dileğiyle…